Translate

kadim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2011 Salı

Kayıp Uygarlıklar ve Kadim Bilgeliğe Giriş

Kayıp Uygarlıklar ve Kadim Bilgeliğe Giriş

Kayıp Uygarlıklar-Kayıp Öğretiler ve Kadim Bilgelik insanlık tarihinin gizli kalmış, kaybolmuş gerçek tarihlerinin bizlere uzantısıdır. Günümüz insanının oluşumuna neden olan temel tradisyonel bilgileri aldığımız bu kayıp uygarlıklar ve öğretiler, insanlık tarihinde her zaman belli dönemeç noktalarında yeniden ortaya çıkarlar ve ezoterik bir bakış açısı sunarlar.


Tarihin en eski dönemlerinden günümüze değin gezegene yön vermiş belli başlı uygarlıkları ve bu uygarlıkların simgesi haline gelen öğretilerini araştırmak, tüm bu uygarlıklar/öğretiler arasındaki bağlantıları kurmak, ortak sembolleri göstermek gerektiğine inandık.
Bu bölümümüzde, Mu ve Atlantis uygarlıklarından başlayarak, Aztek, İnka, Maya, Asur, Sümer, Babil gibi dünyanın çok çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan ve ortak bir ezoterik bilginin değişik sembollerle anlatımı izlenimi veren; Kuzey ve Güney Amerika, Atlantis, Batı Avrupa, Mısır, Babil, Uygur ve Anadolu uygarlıklarının kökenleriyle ilgili çarpıcı tarihsel izleri araştıracak, insanlığın ilk yurdu olan Mu’dan kalma bazı anahtar sembollerin yorumlarına ineceğiz.

Kadim Bilgelik ve Kayıp Uygarlıkların Kökeni

Kadim Bilgelik ve Kayıp Uygarlıkların Kökeni

Aztek, İnka, Maya, Mısır, Paskalya, Uygur, Tibet, Anadolu uygarlıkları arasındaki benzerlikler ve eserler bu kültürün tek bir kaynaktan çıkıp tüm dünyaya yayılmış olduğunu düşündürmektedir. Bu kültür Güneş İmparatorluğu Mu’nun kültürüdür.
Özellikle son yüzyıla bakacak olursak neredeyse bütün önemli adımların bu süreçte yapıldığını ve gelişimin çok daha hızlı artarak ilerlediğini görüyoruz. O zaman insanoğlunun sadece günümüzün uygarlığını yaratmış olduğunu düşünmek bencillik olmuyor mu? Bu soruların yanıtlarını belki de günümüz uygarlığının temel taşlarının çok daha eskilerde atıldığı varsayımıyla açıklamak mümkün olacaktır. İnsanlığın karanlık ve yok olan bir tarihinde yaşayan uygarlıklar izlerini, gizemli mesajlarının seslerini, okyanusun derinliklerinden bizlere ulaştırmaya çalışıyor olmasın sakın?
Churchward’ın yaptığı araştırmalar bundan 70.000 yıl belki de daha eskiye dayanan ve bugünkü dünyasal konumu itibariyle Pasifik Okyanusu’nu kaplayan bir kıtadan bahsedilir. Bu ana kıtaya Mu adı verilmişti. Mu bir rahip kral tarafından yönetilmekte kendisine "Ra Mu" denilmekteydi. Mu’nun sembolü tek tanrıyı temsil eden Ra yani Güneş'ti. Ra adı Maya, İnka, Mısır ve Eski Hindistan’da kullanılmıştır. Bu bilgi bile uygarlıkların kökenindeki ortak alanı göstermektedir. Mu hakkında çok şey söylenebilir. Tabletlerden aldığımız bilgilere göre Mu Uygarlığı en az 3 kez tufan felaketi ile sarsılmış. Ana kıtanın batacağını anlayan bazı rahip ve bilgeler, Orta Asya (Gobi Çölü civarı) ve Atlantik Okyanusu’nun bulunduğu yerlere göç etmiş ve buralarda Uygur ve Atlantis Uygarlıklarını oluşturmuştur. Uygurlar da Türkler’in ilk ataları kabul edilir. Atatürk’ün Mu Uygarlığı ile ilgili araştırmalarının temel nedeni Türkler’in kökenini aramaktı.