Kabulün Psikolojik Temelleri: “Olduğu Gibi” Demek Neden Bu Kadar Zor ve Bu Kadar Şifalı?
Kabul (acceptance), psikolojide en güçlü ve aynı zamanda en zor kavramlardan biridir. Çünkü insan beyni, varoluşsal olarak “kontrol” ve “değiştirme” üzerine programlanmıştır. Kabul ise tam tersine “kontrolü bırakmak”tır.1. Beyin neden kabule direnir?
“Bu şu anda böyle. Bunu şu anda değiştiremiyorum ya da değiştirmeyi seçmiyorum. Ama bu gerçekle savaşmayı bırakıyorum.”4. En derin psikolojik temelleria) Terk edilme şeması ve kontrol illüzyonu
Çocuklukta bakım verenler duygularımızı ya da ihtiyaçlarımızı reddettiğinde, şu inanç oluşur:
“Duygularım kabul edilmezse yalnız kalırım.”
Yetişkinlikte bu, “acı veren her şeyi hemen değiştirmeliyim” kompulsiyonuna dönüşür. Kabul, bu ilkel korkuyu yeniden eğitmektir.b) Bilişsel uyumsuzluk (Cognitive Dissonance)
Gerçeklik ile beklentimiz çeliştiğinde beyin gerginlik üretir.
Kabul, bu gerginliği azaltmanın en hızlı yoludur (değiştirmekten daha hızlıdır).c) Varoluşsal gerçeklik
Irvin Yalom’un dediği gibi: İnsan dört temel kaygıyla doğar:
“Bu oldu. Bu şu anda burada. Bu gerçek. Ve ben bu gerçekle bir arada var olmayı seçiyorum.”Örnek cümleler:
Kabul, zayıflık değil, en büyük cesarettir.
Çünkü kabul edebilmek için önce “bu acıyla bir arada yaşayabilecek kadar güçlüyüm” diyebilmek gerekir.Gerçek özgürlük, her şeyi değiştirebildiğin yerde değil,
hiçbir şeyi değiştiremediğin anda bile hâlâ “ben” kalabildiğin yerdedir.
İşte o yerin adı kabuldür.
Kabul (acceptance), psikolojide en güçlü ve aynı zamanda en zor kavramlardan biridir. Çünkü insan beyni, varoluşsal olarak “kontrol” ve “değiştirme” üzerine programlanmıştır. Kabul ise tam tersine “kontrolü bırakmak”tır.1. Beyin neden kabule direnir?
- Amigdala (tehlike dedektörü): “Bu durum hoşuma gitmiyor” → otomatik alarm → savaş ya da kaç tepkisi.
- Prefrontal korteks (planlayıcı): “Bunu düzeltirsem acı azalır” → sürekli çözüm üretme çabası.
- Dopamin sistemi: Değişim = ödül vaadi. Kabul = ödül yokmuş gibi görünür → motivasyon düşer. Sonuç: Beyin, “kabul edersem yenilmiş olurum” yanılgısına kapılır.
- Teslimiyet değildir.
- Beğenmek, onaylamak değildir.
- Değişmek istememek değildir.
- “Sorun yok” demek değildir.
“Bu şu anda böyle. Bunu şu anda değiştiremiyorum ya da değiştirmeyi seçmiyorum. Ama bu gerçekle savaşmayı bırakıyorum.”4. En derin psikolojik temelleria) Terk edilme şeması ve kontrol illüzyonu
Çocuklukta bakım verenler duygularımızı ya da ihtiyaçlarımızı reddettiğinde, şu inanç oluşur:
“Duygularım kabul edilmezse yalnız kalırım.”
Yetişkinlikte bu, “acı veren her şeyi hemen değiştirmeliyim” kompulsiyonuna dönüşür. Kabul, bu ilkel korkuyu yeniden eğitmektir.b) Bilişsel uyumsuzluk (Cognitive Dissonance)
Gerçeklik ile beklentimiz çeliştiğinde beyin gerginlik üretir.
Kabul, bu gerginliği azaltmanın en hızlı yoludur (değiştirmekten daha hızlıdır).c) Varoluşsal gerçeklik
Irvin Yalom’un dediği gibi: İnsan dört temel kaygıyla doğar:
- Ölüm
- Yalnızlık
- Anlamsızlık
- Özgürlük (sorumluluk)
Kabul, bu dört gerçeği kucaklamaktır. Direnmek ise ömür boyu acıtır.
- Güvenli bağlananlar: Kabule daha yatkındır.
- Kaygılı bağlananlar: “Kabul edersem beni terk eder” korkusuyla direnir.
- Kaçınmacılar: “Kabul edersem zayıf görünürüm” diye duyguyu bastırır.
- ACT (Acceptance and Commitment Therapy) çalışmaları gösteriyor ki:
Acıyı ya da düşünceyi “değiştirmeye” çalışmak yerine kabul edenler, depresyon ve anksiyetede %60-70 daha hızlı iyileşiyor. - Kronik ağrısı olan hastalarda, ağrıyı “kabul” edenler, direnenlere göre %50 daha az acı çekiyor (McCracken, 2005).
- Mindfulness temelli müdahalelerde kabul, kortizol (stres hormonu) seviyesini düşürüyor.
“Bu oldu. Bu şu anda burada. Bu gerçek. Ve ben bu gerçekle bir arada var olmayı seçiyorum.”Örnek cümleler:
- “Evet, terk edildim. Bu çok acı veriyor. Ama bu acı beni öldürmeyecek.”
- “Evet, hastalığım var. Bunu değiştiremiyorum ama hayatıma devam edebilirim.”
- “Evet, bu insan beni incitti. Öfkem haklı. Ama bu öfkeye tutsak olmayı bırakıyorum.”
- Acıyı adlandır: “Şu an içimde büyük bir boşluk var.”
- Bedende hisset: “Göğsümde sıkışma, boğazımda yumru var.”
- Direnmeyi bırak: “Bunu şu an değiştiremiyorum.”
- Kendine şefkat ver: “Bu çok zor bir duygu. İnsan olmamın bir parçası.”
- Hayatın akışına izin ver: “Bu da geçecek. Ben hâlâ buradayım.”
Kabul, zayıflık değil, en büyük cesarettir.
Çünkü kabul edebilmek için önce “bu acıyla bir arada yaşayabilecek kadar güçlüyüm” diyebilmek gerekir.Gerçek özgürlük, her şeyi değiştirebildiğin yerde değil,
hiçbir şeyi değiştiremediğin anda bile hâlâ “ben” kalabildiğin yerdedir.
İşte o yerin adı kabuldür.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen beğendiğiniz konulara yorumlar yazarak, diğer kullanıcıların takip etmesinde yarar sağlayınız.
Bu sitede verilmeye calisilan genel bilgiler, size doktorunuza gitmeden once bilgi vermesi yonunde hazirlanmistir. Sizin klinik durumunuza gore en uygun ve detayli bilgiyi almak icin mutlaka doktorunuzla gorusunuz.